top of page

Zeyrek

  • Yazarın fotoğrafı: Ümit AYDIN
    Ümit AYDIN
  • 2 Kas
  • 3 dakikada okunur

Haliç'in Kutsal Tepesi: Bir Zaman Kapsülü, Zeyrek

ree

Merhaba gezi severler!


İstanbul'da öyle semtler vardır ki, attığınız her adımda farklı bir yüzyıla, farklı bir imparatorluğa çarparsınız. İşte Haliç'e tepeden bakan, Süleymaniye ile Fatih arasında kalmış o muhteşem yokuşların semti Zeyrek, tam da böyle bir yer.


Burası sadece tarihi ahşap evlerden ibaret değil; burası, Ayasofya'dan sonra İstanbul'da ayakta kalan en büyük Bizans dini kompleksine ve o kompleksin etrafında filizlenen capcanlı bir Osmanlı mahallesine ev sahipliği yapan, UNESCO Dünya Mirası listesinde bir hazinedir.


İki bölümlük Zeyrek serimizde biz de bu zaman kapsülünün kapağını araladık. Gelin, o efsanevi camiden lezzet dolu pazarına, Zeyrek'i adım adım keşfedelim.


Tacın İncisi (Zeyrek Camii, namıdiğer Pantokrator Manastırı)


Gezimizin ana odak noktası, semte adını veren o görkemli yapı: Zeyrek Camii. Ama bu caminin hikayesini anlamak için, 12. yüzyıl Bizans'ına, Komnenos Hanedanı'na gitmemiz gerekiyor.


Bir Manastır, Üç Kilise:

Burası, Fatih Sultan Mehmet'in fethinden önce Pantokrator Manastırı (Her Şeye Gücü Yeten İsa) olarak biliniyordu. Ve bu yapı, tek bir kilise değil, birbirine bitişik üç yapıdan oluşan dev bir külliyeydi:

  1. Güney Kilise: İlk olarak İmparatoriçe Eirene tarafından yaptırıldı.

  2. Kuzey Kilise: İmparatoriçe'nin vefatından sonra, İmparator II. Ioannes Komnenos tarafından onun anısına yaptırıldı.

  3. Orta Şapel (Mihail Şapeli): Komnenos Hanedanı'nın imparatorluk mezarlığı (heroon) olarak tasarlanan ve iki büyük kiliseyi birbirine bağlayan ara şapel.


Yani burası, Bizans'ın en soylu hanedanının ebedi istirahatgâhı olarak planlanmış kutsal bir alandı.


Pantokrator'dan Zeyrek'e Dönüşüm:

İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, bu görkemli yapıyı derhal bir medreseye dönüştürdü. Ayasofya Medresesi açılana kadar şehrin ana eğitim merkezi buydu. Bu medresenin ilk müderrisi (baş hocası) ise, Farsça'da "akıllı, zeki" anlamına gelen lakabıyla Zeyrek Mehmed Efendi idi.


İşte bu bilge alim, hem camiye hem de zamanla tüm semte kendi lakabını miras bıraktı.


Restorasyonun Ardındaki Hazine:

Videoda da gördüğünüz gibi, Zeyrek Camii yıllarca süren devasa bir restorasyon geçirdi. Bu restorasyonun en büyük kazanımı ise, orta şapelin zemininde ortaya çıkarılan, eşi benzeri az bulunan "opus sectile" (renkli mermer parçalarından yapılan mozaik) zemin kaplaması oldu. Bu zemin, Ayasofya'dakilerle birlikte İstanbul'un Bizans'tan kalan en önemli zemin süslemelerinden biridir.


Caminin Altındaki Sır (Zeyrek Sarnıcı)


Pantokrator Manastırı'nın devasa su ihtiyacını karşılamak için, hemen altına bir de sarnıç inşa edilmişti. Bugün "Unkapanı Sarnıcı" veya Zeyrek Sarnıcı olarak bilinen bu yapı, uzun yıllar atölye olarak kullanıldıktan sonra restore edildi ve şimdi kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan mistik bir mekân haline geldi.


Yaşayan Tarih (Zeyrek Mahallesi ve Lezzet Durakları)


Zeyrek'in büyüsü sadece camiyle sınırlı değil. Asıl macera, o caminin etrafındaki Arnavut kaldırımlı, dik yokuşlu sokaklarda başlıyor.


Osmanlı Ahşap Evleri ve Zeyrekhane:

Zeyrek, İstanbul'un en büyük ve en iyi korunmuş tarihi ahşap konak bölgelerinden biridir. Cumbalı, renk renk bu evlerin (bir kısmı restore edilmiş, bir kısmı hala direniyor) arasında dolaşmak, "Eski İstanbul" denen şeyin tam kalbine dokunmaktır. Bu evlerin en güzel örneklerinden biri de restore edilerek harika bir restorana dönüştürülen Zeyrekhane'dir. Buranın terasından Haliç'e ve Süleymaniye'ye doğru bakmak, İstanbul'un en güzel manzaralarından biridir.


Mimar Sinan'ın İmzası: Çinili Hamam:

Zeyrek'te, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa için Mimar Sinan tarafından yapılan Çinili Hamam'ı atlamak olmaz. Adını, yapıldığı dönemde duvarlarını süsleyen o nadide İznik çinilerinden alan bu hamam, Sinan'ın dehasını gösteren bir başka yapıdır.


Güneydoğu'nun Kalbi: Kadınlar Pazarı (Siirt Pazarı):

Ve işte Zeyrek'in yaşayan, nefes alan, lezzet dolu kalbi! Resmi adı Kadınlar Pazarı olsa da, herkesin "Siirt Pazarı" olarak bildiği bu meydan, İstanbul'daki en otantik yerlerden biridir.

Burası adeta küçük bir Güneydoğu Anadolu. Her köşeden büryan kebabı (kuyu kebabı) dumanları yükselir. Dükkânlarda Siirt'in otlu peynirinden, Bitlis'in balına, perde pilavından taze nar ekşisine kadar her türlü yöresel ürünü bulabilirsiniz. Sadece alışveriş değil, aynı zamanda müthiş bir kültürel deneyimdir.


Son Söz


Zeyrek; içinde Bizans imparatorlarının yattığı bir camiyi, Mimar Sinan'ın hamamını, Osmanlı'nın ahşap ruhunu ve Güneydoğu'nun en lezzetli etlerini aynı tepede buluşturabilen bir zaman kapsülüdür. Bu semti gezmek, İstanbul'un binlerce yıllık tarih katmanları arasında heyecan verici bir yolculuğa çıkmak demektir.

 
 
 

Yorumlar


Explore with Hope On Hope Off

bottom of page