Sveti Stefan Kilisesi
- Ümit AYDIN

- 25 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Kas

İstanbul, binlerce yıllık tarihi boyunca sayısız medeniyete ve inanca ev sahipliği yapmış bir şehir. Her köşesinde farklı bir hikaye, farklı bir mimari şaheser barındırır. Ancak Haliç’in kıyısında, Balat’ın renkli dokusu içinde öyle bir yapı var ki, hem hikayesiyle hem de mimarisiyle dünyada eşi benzeri yok: Sveti Stefan Kilisesi ya da bilinen adıyla Demir Kilise.
Görkemli duruşu ve beyaz rengiyle "Haliç’in Kuğusu" olarak da anılan bu yapı, adını tam anlamıyla malzemesinden alıyor. Evet, yanlış duymadınız; bu kilise baştan aşağı demirden yapılmış bir mühendislik harikası.
Neden Bir Demir Kilise?
Demir Kilise'nin hikayesi, 19. yüzyılda İstanbul'da yaşayan Bulgar cemaatinin, Fener Rum Patrikhanesi'nden ayrılarak kendi dillerinde (Bulgarca) ayin yapma talebiyle başlar. Dönemin etkili isimlerinden olan Stefan Aki Bey (Stefan Bogoridi), Sultan'dan aldığı izinle ilk olarak kendi ahşap evini kilise olarak bağışlar.
Ancak bu ahşap yapı bir yangında kül olunca, cemaat yeni ve kalıcı bir kilise inşa etmek ister. Buradaki en büyük zorluk, Haliç kıyısındaki zeminin bataklık ve yumuşak olmasıydı. Geleneksel ağır taş bir binayı bu zeminin taşıması mümkün değildi. İşte bu mühendislik sorununa, o dönemin en yenilikçi çözümü bulundu: Prefabrik demir bir kilise.
Viyana'dan Haliç'e Uzanan İnanılmaz Yolculuk
Kilisenin projesi, dönemin ünlü Osmanlı-Ermeni mimarı Hovsep Aznavur tarafından çizildi. Ancak binanın üretimi İstanbul'da değil, Viyana'da, Wagner adlı bir Avusturya firması tarafından gerçekleştirildi.
Tam 500 ton ağırlığındaki kilisenin tüm dökme demir parçaları Viyana'da imal edildi. İşin ilginç yanı, kilise önce Avusturya'da bir araya getirilip test edildi, ardından sökülerek parçalar halinde gemilere yüklendi. Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden İstanbul'a getirilen bu devasa yap-bozun parçaları, Haliç kıyısındaki bugünkü yerine sadece birkaç ay içinde monte edildi.
Neo-Gotik Zarafet ve Eşsiz Detaylar
Sveti Stefan Kilisesi, dışarıdan bakıldığında dantel gibi işlenmiş Neo-Gotik mimarisiyle göz kamaştırır. Rusya'nın Yaroslavl kentinde dökülen 6 adet çanıyla zenginleşen yapı, dünyada ayakta kalan tek demir Ortodoks kilisesi olma unvanını taşır.
İç mekanı ise dışı kadar etkileyicidir. Ahşap sanılsa da, iç süslemelerin ve kolonların tamamı da metal dökümdür. İkonaları Rus sanatçılar tarafından yapılmıştır. Kilisenin ikonostasisinde (ikonaların bulunduğu ayin duvarı) çok özel bir detay bulunur: Slav alfabesini icat eden keşişler Kiril ve Metodius'un ikonaları. Bu, Bulgar kültürü için büyük önem taşıyan ve başka kiliselerde pek rastlanmayan bir detaydır.
Küllerinden Doğan Bir Dostluk Simgesi
Yıllar içinde Haliç'in ve zamanın etkisiyle paslanmaya başlayan kilise, kapsamlı bir restorasyona alındı. Türkiye ve Bulgaristan devletlerinin ortak çabalarıyla 7 yıl süren büyük bir restorasyonun ardından 2018 yılında yeniden açıldı. Bu restorasyon, yapıyı kurtarmanın ötesinde, iki ülke arasında önemli bir dostluk simgesi haline de geldi.
Eğer yolunuz Balat'a düşerse, Haliç kıyısındaki bu beyaz kuğuyu, bu eşsiz demir yapıyı mutlaka ziyaret edin. Sveti Stefan Kilisesi, sadece mimari bir deha örneği değil, aynı zamanda inancın, azmin ve mühendisliğin neleri başarabileceğinin de canlı bir kanıtıdır.



Yorumlar