top of page

Anadolu Medeniyetleri Müzesi

  • Yazarın fotoğrafı: Ümit AYDIN
    Ümit AYDIN
  • 2 Kas
  • 3 dakikada okunur

Bu Toprakların Biyografisi: Neden Anadolu Medeniyetleri Müzesi Dünyanın En İyisidir?

ree

Merhaba gezi severler!


Ankara Kalesi'nin görkemli surlarının hemen altında, tarihi iki Osmanlı yapısının (Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han) içinde, bu topraklarda filizlenen 10.000 yıllık bir destan yatıyor. Burası, Anadolu Medeniyetleri Müzesi.


"Müze" demek yetersiz kalır; burası bir zaman tüneli, bir "medeniyetin özeti". 1997'de "Avrupa'da Yılın Müzesi" seçilmesi tesadüf değil. Burası, Atatürk'ün vizyonuyla, Anadolu'nun "öz mirasını" sergilemek için kurulmuş bir tapınak adeta.


Programımızda da iki bölüm halinde gezmeye doyamadığımız bu hazineye adım attığınızda, sizi kronolojik bir yolculuk bekliyor. Ve bu yolculuk, kelimenin tam anlamıyla baş döndürücü.


Başlangıç (Paleolitik ve Neolitik Çağ)


Her şeyin başladığı yer... İnsanlığın ilk "biz buradayız" dediği anlar.


Paleolitik (Eski Taş) Çağ:

Karain Mağarası'ndan (Antalya) çıkan o ilk kesici aletler, kemik iğneler... Bunlar sadece taş ve kemik parçaları değil; 100.000 yıl önce bu topraklarda yaşayan avcıların zekâsı, hayatta kalma mücadelesi ve ilk "alet" yapma becerisi.


Neolitik (Yeni Taş) Çağ - DEVRİM!

Ve sonra... Çatalhöyük. Burası, müzenin ilk "şok" anını yaşattığı yer. 9000 yıl önce Konya ovasında kurulan bu yerleşim, bir köy değil, insanlık tarihinin ilk metropol denemelerinden biri.

  • Ana Tanrıça (Kybele): Müzenin en ünlü eserlerinden biri. İki yanında leoparlarıyla (veya aslanlarıyla) tahtına kurulmuş o "şişman", bereketli tanrıça heykeli. Bu heykelcik, tarımın başladığı, toprağın "ana" olduğu o yeni düzende inancın nasıl şekillendiğini gösteren somut bir kanıt.

  • Yaşamın Kendisi: Çatalhöyük evlerinin birebir rekonstrüksiyonuna bakıyorsunuz. Evlere giriş damdan, sokak yok, evler bitişik nizam. Ölülerini bile evlerinin tabanına, "atalarıyla birlikte yaşamak için" gömüyorlar.

  • İlk Harita: Duvardaki o ünlü resim... Bir yanda patlayan Hasan Dağı, alt kısımda ise o günkü Çatalhöyük'ün "şehir planı". Bu, bir av sahnesi değil; bu, tarihin bilinen ilk haritası, ilk peyzaj resmi!


Maden, Altın ve Güneş (Kalkolitik ve Eski Tunç Çağı)


Taştan madene geçiş... İnsanoğlunun bakırı (Kalkolitik) keşfetmesiyle Hacılar'dan gelen daha süslü, daha renkli seramikleri görüyorsunuz. Ama asıl "şaşaa", Eski Tunç Çağı salonunda, yani Alacahöyük Kral Mezarları'nda başlıyor.


Burası "zenginlik" kelimesinin 4500 yıl önceki tanımı:

  • Güneş Kursları: Müzenin simgesi olan o geyikli, boğalı, karmaşık geometrik desenli bronz diskler... Bunlar sadece süs değil; evreni, güneşi, bereketi ve Hatti uygarlığının kutsal saydığı hayvanları temsil eden, inanılmaz bir soyut sanat ve inanç sembolü.

  • Altın ve Gümüş: Kralların ve kraliçelerin mezarlarından çıkan paha biçilmez altın taçlar (diademler), gümüş kupalar, takılar... O dönemin metal işçiliği karşısında hayrete düşüyorsunuz.


Yazı Geliyor! (Asur Ticaret Kolonileri)


Ve medeniyetin bir sonraki adımı: Yazı. Bu bölümde, Kayseri Kültepe'den (Kaniş-Karum) gelen binlerce kil tableti görüyorsunuz. Bunlar, Mezopotamyalı Asurlu tüccarların Anadolu'ya gelip kurduğu ticaret merkezlerinin "muhasebe kayıtları".


Bir tüccarın diğerine borcunu anlattığı, bir kadının kocasına sitem ettiği o çivi yazılı mektuplar, Anadolu'nun "Tarih Çağları"na resmen girişinin belgeleridir.


İmparatorluklar Sahnesi (Hititler)


Asurluların yazıyı getirmesiyle sahneye "Anadolu'nun Süper Gücü" çıkıyor: Hititler. Müzenin devasa orta salonu tamamen onlara ait.

  • Bin Tanrılı İl: Hititler, fethettikleri her yerin tanrısını kendi panteonlarına katarak bu ismi almışlar. Müzede, hava tanrısı Teşup'tan güneş tanrıçası Arinna'ya kadar pek çok tanrının heykel ve kabartmasını görüyorsunuz.

  • Anıtsal Sanat: Alacahöyük'ün sfenksli kapısı, devasa boğa heykelleri (Rhyton'lar) ve saray duvarlarını süsleyen kabartmalar (ortostatlar), bir imparatorluğun gücünü ve sanatını sergiliyor.

  • İnandık Vazosu: Bu, bir vazodan çok daha fazlası. Üzeri 4 katmanlı bir frizle süslü bu eser, o dönemdeki kutsal bir evlilik törenini, çalgıcılardan akrobatlara, adak sunanlardan tanrılara kadar bir "film şeridi" gibi anlatır.

  • Kadeş Antlaşması: Ve tabii ki tarihin ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş'in (Mısır ile imzalanan) kil tabletten kopyası. Bu, diplomasinin doğuş anıdır.


Karanlık Çağ Sonrası Yeniden Doğuş (Frig, Urartu, Lidya)


Hitit İmparatorluğu çökünce Anadolu bir "karanlık çağa" girer. Sonrasında ise sahneye yeni ve güçlü krallıklar çıkar:


Frigler (Kral Midas'ın Halkı):

Efsanevi Kral Midas'ın başkenti Gordion'dan (Polatlı) çıkanlar...

  • Midas Tümülüsü: Müzede, Midas'ın babasına ait olduğu düşünülen Büyük Tümülüs'ten çıkan mezar odasının bir kopyası var. Bu, dünyanın bilinen en eski ahşap yapısıdır.

  • Midas'ın Zenginliği: Efsanede "dokunduğu her şeyi altın yapan" Midas'ın mezarından çıkanlar ise altın değil, o dönemin altından bile değerli olan bronz kazanlar! O devasa kazanlardaki işçilik, Friglerin neden bu kadar zengin ve efsanevi olduğunu kanıtlar.

  • Fibula (Çengelli İğne): Evet, bugün kullandığımız çengelli iğnenin mucidi Friglerdir. Müzedeki yüzlerce fibula koleksiyonu, tekstilde ne kadar ileri olduklarının ve modanın o dönemki sosyal statü göstergesi olduğunun kanıtıdır.


Urartular (Madenin Efendileri):

Başkentleri Tuşpa (Van) olan bu Doğu Anadolu krallığı, tam bir mühendislik ve maden ustasıdır.

  • Bronz Zırhlar, kalkanlar, miğferler, adak levhaları ve o ünlü "Grifon" (efsanevi yaratık) başlı kazanlar... Urartuların madene nasıl hükmettiğini hayranlıkla izlersiniz.


Lidyalılar (Paranın İcadı):

Ve turumuzun son büyük devrimi... Başkent Sardes'ten (Sart) gelen bu uygarlık, tarihte ilk kez sikke, yani PARAYI icat etmiştir. Müzede sergilenen o küçücük "elektrum" (altın-gümüş karışımı) sikkeler, bugün tüm dünyayı yöneten ekonomik sistemin doğduğu andır.


Son Söz


Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nden çıktığınızda, sadece seramiklere, heykellere ve tabletlere bakmış olmazsınız.


Avcılıktan şehre, takastan paraya, kabileden imparatorluğa geçişin tamamına, bu topraklarda, kesintisiz bir şekilde tanıklık etmiş olursunuz.


Burası, bu topraklara neden "medeniyetin beşiği" dendiğinin en somut, en görkemli ve en coşkulu kanıtıdır.

 
 
 

Yorumlar


Explore with Hope On Hope Off

bottom of page